2002 yılında 1 milyar dolar olan savunma sanayi ciromuz 2017’de 7 milyar dolara kadar çıktı. Yerli ve milli helikopter, güdümlü füze, harp gemileri derken bir çok proje hayata geçti. Altay tankı gibi bazı projeler de halen seri imalata geçmeyi bekliyor. Bu projeler, milletimizin gurur ve motivasyon kaynağıdır. Yüz yıldan fazladır piyade tüfeğini bile ithal eden bir ülke için bu gelinen nokta şüphesiz gurur verici.
İnsanımız arasında pek çok kimsenin, üretilen bu silahlara güvenerek “Biz olduk, bu iş bitti” gibi düşüncelerin havasına girdiğini görüyoruz. Ancak dünyanın bizden ibaret olmadığını, başka milletlerin de çalışmaya, üretmeye devam ettiklerini hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Morallerin dibe battığı zamanlarda, moral vermenin, gurur ve motivasyonun zirve yaptığı zamanlarda ise tehditlere, problemlere odaklanmalıyız. Bu vesileyle bir makina mühendisi ve imalatçı gözüyle savunma sanayimizdeki zayıflıklara ve problemlere dair gözlemlerimi paylaşacağım.
%100 Yerli mi?
Savunma sanayi, siyasi propaganda için çok elverişli bir mecra. Nitekim Hitler Almanyası’nın, Sovyetler’in propaganda afişlerinde milli silahlarının ön plana çıkarıldığını görürsünüz. “%100 Yerli” ifadesi de biraz propaganda biraz da siyasi menfaat icabı son dönemlerin gözde sloganı. Bir de tık canavarı haber sitelerinin “Dünyada sadece Türkiye’de var, %100 yerli” gibi haber başlıkları işin içine girince, konuya hakim olmayan vatandaş, projelerin gerçekten böyle olduğunu sanıyor.(Ben de “Savunma Sanayimizin Anlatılmayan Yüzü” yerine “Savunma Sanayimizin Sıkıntıları” gibi basit bir başlık kullansaydım, belki de şu an bu yazıyı okumuyordunuz.)